40 yaşıma günler kala kalbimdeki bu güzel hissi buraya bırakıyorum. Umarım çoğalarak coşsun, gürlesin, kalplerimizin sıcaklığı sarsın sarmalasın tüm yaralarımızı.

Eskiden arkadaşlarım daha çok erkekti. Erkek muhabbetini severim, komik, sorgusuz, düz ve hafif küfürlü… Kızlar minimum seviyede daha anlaşılır gelirdi bana. Çoğu dedikodu yapar, dolambaçlı, genellikle aşk acılı, bir süre sonra enerjimi tüketir ve bende kaçma isteğine sebep olurlardı.

Çocuklar olduktan sonra arkadaşlarım genellikle çocuklu olmadıklarından, ister istemez her zaman yanlarında olamadım ve ortamlardan kopunca hafiften yabani bir hayatın içine düştüm kendimce. İçten yabani. Kendiyle baş başa, kendini sorgulayan, hatalarını kabul eden, olmamışlıkları ile barışan, olması için yollar bulan.

Tüm hayatım, yedi sene kadar iş sonrası yavrularımın yanı başında geçti. Onlarsız tatile gitmedim, yemeğe çıkmadım, sinema yüzü görmedim, konser nedir unuttum. Biraz şartlar ve çokça benim tercihimdi bu. Yedi sene çok kısa bir süre değil. Hayatın sadece iş, ev ve çocuk eğlendirme olunca sorumluluk abidesi, kendini feda eden bir başyapıta dönüşüyor insan. Benim hikayem bu olamazdı, bir terslik vardı tüm bunlarda, tamam iyiydi güzeldi ama artık orta yol bulunabilirdi. İşte tam da böyle bir zamanda belki de kalbimi buna açınca, içeri girmelerine izin verince, hayatıma bir takım kadınlar girmeye başladı. Hem de nasıl bir giriş. Ellerinde tefler, ağızlarında şarkılar, kalplerinde çiçekler, yüzleri melekler gibi. Ne istersin deseler bu kadarını dileyebilir miydim bilemiyorum. Yabani hayattan çıkabilmek zordu başlarda ama bu güzel kadınlara kalbini teslim etmemek çok büyük haksızlık olurdu. Bana doğru, bak bu da mümkün dercesine, tüm berraklıklarıyla aktılar…

Ben kalbimi açabildikçe onlar da çoğaldılar. Kadınlar ile olan dostluğun, paylaşımın, her birinin bilgeliğinin farkına vardıkça kendimi daha güvenli ve huzurlu bir dünyada hissetmeye başladım. Hatta, insan kendi cinsini sevebildikçe kendini de daha çok sevmeye başlıyor. Şimdi belki abartı geliyor ama başka bir anlatım şekli bulamıyorum.

Her birinin hikayesinde kendime ait ya da kendimden çok uzak şeyler buldum. Uzaklıklar yakınlaştı, kendime ait sandığım şeyler aslında bir bende değilmiş gördüm. Kadınların dostluğu ne yüceymiş meğer. Acılar, mutluluklar, yok artıklar, kahkahalar ve gözyaşları…