Kızım için…

1 temmuz, doğum günüm, seninle aile olduğumuz gün….

Eğer kalbimden değil de karnımdan doğmuş olsaydın 1 yaşında…

  • Eşyalara tutunarak yürüyebilir.
  • Yatağına ya da koltuklara tırmanarak çıkıp inebilir.
  • Kendi bulduğu garip bir dili konuşabilir.
  • Tek elini tuttuğunda adım atar.
  • “Anne”, “Baba” isimlerini bilir. “Anne nerede?” dendiğinde dönüp sana bakar.
  • Anneden ayrıldığında ağlayabilir.

… muhtemelen bunları yapabiliyor olacaktın.

Sen, kalbimden 9 yaşında doğdun, artık 10 oldun ve…

  • Başı dik yürüyebilir.
  • İnsanların suratına bakarak konuşabilir.
  • Gülümseyebilir.
  • “Anne” ve “Baba” kelimelerini güvenle söyleyebilir.
  • Anneden ayrılsa bile orada bir ailesi olduğunu ve asla onu terketmeyeceklerini bilir.
  • Güvenle sevmeyi, empati kurmayı öğrenmeye başlar.
  • Okulda dışlanmadığı için arkadaş edinebilir.
  • Elini tuttuğunda her şeyi yapar.

…artık tüm bunları yapabiliyorsun. Bazen bir yıl ne uzun, sanki hep bizimleymişsin gibi ya da ne kısa daha dün gibi.

Biz seninle bir yılda çok acayip şeyler yaşadık. Bazen korkudan çılgına döndüm, bazen “ne yapacağım ben” diye ağladım,  bazen neresinden yakalayıp da eksikleri tamamlayacağız diye endişelendim. Ama gelip bana sarılıp, boynuma sığınıp, huzurla gözlerini yumduğunda anlıyorum ki zaten tamamlanmışız biz annecim.

Sana kızdığım zamanlar aslında senin için en çok endişelendiğim ve ne yapacağımı bilemediğim zamanlardı. Belki de bunu bilemediğim için kendime kızdığım zamanlardı bunlar.

Bana yeni yaşımda gelen en güzel “Hediye”ydin… Koskoca bir öğretiydin. Bana son bir yılda her şeyin benim kontrolümde olamayacağını, hayatın getirdiklerinin nizami dizili, sıralı olmadığını, çok çalışsak da başaramayacağımız şeyler olduğunu ve bazen akışa bırakmanın herkes için en iyisi olduğunu öğrettin. Ve ben bu konularda gerçekten çok eksikmişim. Öğrenecek çok şeyim varmış. Sabırlı olduğumu düşünürken, ne kadar da sabırsız olduğumu gördüm mesela… Aynaya baktım ve “Sen kimsin Nihal?” dedim çoğu akşam “Sen kimsin?” Bir o kadar da güçlü hissettim kendimi, her şeyi yapabilecek güçte. Tüm çocukları sarabilecek, onlar için canla başla çalışabilecek güçte.

En önemlisi de kendimi bulma yolumda sana çok ihtiyacım varmış anladım. Hem de ben kendimi tamamlanmış zannederken, koca bir yeni paket oldun sen bana. Hediyemi açtım ve bir sürü karmaşık yeni oyuncak çıktı içinden, yolum uzunmuş bunu seninle anladım…

Yaşadığım, felaket sandığım günlerin aslında felaket olmadığını, gerçek felaketi yaşayanların ise suratının nasıl gülebildiğini seninle gördüm.

Hep kendimden bahsettim, peki ya sen; ne çok zorlandın, belki bazen çok zorladık seni. Gıkın çıkmadı. Hep gülümsedin. Sanki o gamzen sana bunun için verilmiş,  her şeye rağmen gülümsemenin sembolü olsun diye…

Senin için hayattan tek dileğim, kendi başına güçlü ve mutlu bir kadın olabilmen, dimdik durabilmen. Onun dışında senin yolun ne olursa olsun biz zaten hep ve her zaman yanındayız.

Hani hep “ya giderse” diye korkuyor ve çocuklara aile olamıyorlar ya… Biz bekleriz, biz orada dururuz. Sevgimiz gitmenin önünü açar ama orada olduğumuzu bilmen de çok uzaklaştırmaz seni.

Bir yıl, en önemli olan ilk yıl bitti… Ben bugün 38 oldum, sen geçen ay 10… İyi ki doğduk, iyi ki aile olduk…